Hayat bir kaostan ibaret. Kimi zaman kendini kendinden bile sakınmak gerekebiliyor. Kime güveneceksin ki kendinden başka, pragmatist düzensizliğe kurulmuş düzenler. Kıyamadığın, bir bebek misali büyüttüğün naif hisler bir hiç pahasına baltalanıyor, gözünün yaşına bakmadan. Güvendiğimiz dağlara karlar yağıyor, ormanları yanıyor. Bu olaylarla değişiyorsun, kendi kabuğuna çekiliyorsun. Eski neşenin yerini yapmacık bir gülümseme alıyor. Kendine bir sınır çiziyorsun ve orada kendinden başkası kalmıyor. Almıyorsun içeriye. En sevdiğine bile geçit vermeyeceğin doyumsuz bir alan oluşturuyorsun. Orada yaşıyorsun tüm hırçınlığını da, dinginliğini de… Sustukların haykırıyor içinde… Kendin olduğun, canının yandığı kadar sindiğin yerdesin.
Bir dost saplıyor bıçağı bazen sırtına, sevdiğin kalbine hançeri, hatta bazen annen baban. Kendine sarıldığın an, o sinsi neşterleri kanaya kanaya çıkartırken fark ediyorsun her şey geçici ve tek gerçek sensin. Aslında bu hayatta daima yalnızsın, sadece sen varsın ve kendinden daha önemli, değerli bir şey yok.