Site icon Hedza

İlginç Vakalar

Her insan özeldir ama kimileri daha farklı doğar, bu farklılık bazen avantajlar sağlarken bazen de dezavantajlar sağlamaktadır. Aslında hepimiz, sağlıklı, mutlu ve kaliteli bir yaşam sürmeyi temenni ederiz. Hayat şartları bazı kişilere bunu sağlarken bazen de çok zor durumlar yaşatmaktadır.  Doğmak kadar ölüm de normaldir ama bu ölüm duygusu bizleri hayatımız boyunca endişeye sokar  ve bazen korkunç bir sonla karşılaşılır. Ben de  bugün sizlere  ilginç vakaları ve ölümleri anlatacağım.

Avusturyalı Rainer, doğumundan itibaren cüce sayılacak boyutlardadır. 1917 yılında askere katılmak için birliğe gittiğinde boy kısalığından dolayı askerden muaf tutulur. Boyu sadece 1.38’dir. Genç adamın duyma ve görme sorunları vardır. Zamanla bir kulağı sağırlaşır bir gözü tamamen görmez olur. Vücudundaki gelişmeler ise hayret verecek şekilde seyretmektedir. Ergenlik çağında ancak 1.38 cm olan boyu 1931 yılında 2.16 cm, 1950 yılında hayata gözlerini yumduğunda ise 2.38 cm’dir. Bir cüce olarak doğan Rainer sonradan büyüme hormonu bezlerindeki bir tümör sebebiyle “akromegali” yani devlik hastalığına yakalanmıştır.

 

 

 

Sullivan Amerika’da milli park korucusu olarak görev yapar. 1983 yılında 71 yaşındayken kendi silahından çıkan bir kurşunla hayata gözlerini yumar. Araştırmalar sebebin aşk acısı olduğunu ortaya koyar ama hikâyenin asıl ilginç kısmı bu değildir. Adamın başına o yaşına kadar gelmedik kalmamıştır. Sullivan’ı 1942, 1969, 1970, 1972, 1973, 1976 ve 1977 yılında yıldırım çarpar. Bu olayın acayipliği normal şartlar altında bir kişiye yıldırım çarpma ihtimalinin 600 binde bir olmasıdır. Buna göre Sullivan’ın yakaladığı istatistik 22.000.000.000.000.000.000.000.000’da 1’dir. Sullivan, Guinness kayıtlarına göre dünyada en çok yıldırım çarpan kişi. Adeta ayaklı bir paratoner gibi tam 7 defa yıldırıma maruz kalan Sullivan’a hiçbir şey olmaz da kaderin cilvesine bakın ki bir yıldırım aşka cevap alamayıp canına kıyar.

1994 yılında 31 yaşındaki Ramirez kansere bağlı ağrılarından dolayı Riverside General Hastanesine gitti. Hemşirelerden biri Ramirez’in kolundan kan almak istedi. Kan tüpe dolmaya başladığı anda amonyağa benzer bir koku odayı sardı ve hemşire bayıldı. Gelen diğer hemşire ve onun ardından olaya müdahale etmeye çalışan doktor da kendilerinden geçtiler. Bunun üzerine acil servisteki herkes otopark alanına çıkartıldı. Bir süre sonra Ramirez böbrek yetmezliğinden hayatını kaybetti. Kadının ölümünden hemen önce vücudunda daha önce tıp tarihinde rastlanmayan bir olay yaşandı. Vücuttan yeşil bir sıvı sızıyordu.

Ramirez olayında genç kadının kanının bulunduğu odadaki hemen herkes bayılmış, ona direkt temas edenler uzun süre hasta kalmış hatta iş göremez hale gelerek mesleği bırakmak durumunda kalmıştı. Olaydan sonra Ramirez’in bedeni hava geçirmez iki ayrı poşete sıkıca sarılarak tabuta alındı. Tüm incelemelere rağmen vücudunda amonyak, hidrojen ya da siyanür gibi bulgulara rastlanamadı. Aydınlatılamayan olayın ardından başlayan komplo teorilerinde işin içine CIA bile karıştı. Bilinmeyen gizli kapalı deneylerden bahsedildi. Ramirez’in ailesi, hastaneden ve görevli personelden şikayetçi oldu. Olayı üzerindeki sır perdesi hâlâ kalkmadı. Olay sonradan The X-Files ve Grey’s Anatomy dizilerinde de konu edildi.

Alman Doktor Tanzler, Amerika’ya taşındığında 50’li yaşlarının ortasındadır. Florida’da bir hastanede çalışmaya başlar. Verem dönemin en ölümcül hastalıklarındandır. 1930 yılında hastaneye Elena Hoyos isminde 22 yaşında Kübalı bir kız yatar. Şikayet yine veremdir. Tanzler tedavi ettiği kıza saplantılı halde bağlanır. Ancak elinden geleni yapsa da kızı kurtaramaz. Hikâyenin bundan sonrası biraz Dr. Frankenstein’i anımsatıyor. Doktor önce kızın bedenini gömmek adına sıradan bir mezar değil de bir anıt yaptırmak için ailesinden izin alır. Sonra kızın anıt mezardaki bedenini formaldehitte saklayarak bozulmasını engeller. Zamanla onu her gün ziyaret etmeye başlar. Takıntılı doktor sonunda kızı evine taşır ve durum anlaşılıncaya kadar tam 7 yıl onunla yaşar. Yerinden kayan kemikleri tellerle sabitler, düşen gözleri yerine cam gözler takar ve vücudunda bozulan kısımları mumla kaplar. Kokuyu engellemek için parfümler kullanır. Elena’nın kız kardeşi durumun farkına vardığında Tanzler nekrofiliden tutuklanır. Serbest kaldığında yaptığı ilk şey Hoyos’un bir kuklasını üretmek olur.

 

 

Hypertrichosis denilen genetik bozukluğa sahip bu kadının vücudu aşırı uzun siyah kıllarla kaplıdır. Kulakları ve burnu hayli büyük, dişleri de düzensiz bir yapıdadır. 1834 yılında Meksika’da doğan Julia’nın kaderi onun bu özelliklerinden faydalanmak isteyen Theodore Lent isimli adamla tanışmasıyla başlar. Lent, kadınla önce evlenir sonra onu freak şovlara pazarlamaya başlar. O dönemin sirklerinde bu tarz “ucube gösterileri” hayli popülerdir. Lent zavallı kadını Avrupa ve Amerika boyunca “dünyanın en çirkin kadını” olarak sirklere pazarlar. Julia Pastrana görüntüsünün aksine hayli güzel bir sese ve şarkı söyleme kabiliyetine sahiptir. Ayrıca harika dans eden kadın, üç dil bilmektedir. Julia 25 yaşındayken Lent’ten hamile kalır. Ne var ki çocuğu da aynı özelliklerle doğar ve doğumdan hemen sonra ölür. Doğumun komplikasyonlarını atlatamayan Julia Pastrana da 5 gün sonra hayata gözlerini yumar. Lent insanının hırsı ise bitmek bilmez. Gözü doymaz adam kadınların ve bebeğin bedenlerini mumyalatır ve Avrupa’da sergilemeye devam eder. Yıllar boyu farklı kişilerin eline geçen bu bedenler sonunda 2013’de bir Meksika eyaleti olan Sinaloa’da toprağa verilir.

 

 

 

Vücuduna enjekte ettiği çorba yüzünden öldü.

 

 

 

 

 

 

Yaklaşık bir tonluk fabrika robotu kolunun üzerine düşmesiyle ölen Robert Williams’ın ölümü ‘robotların ilk cinayeti’ olarak yazıldı.

 

 

1947’de evini adeta çöp eve çeviren ve yürüyecek yer bırakmayan Collyer, çıkış kapısını bulamaması neticesinde açlıktan öldü.

 

 

 

 

 

1982 de 27 yaşındaki David Grundman Kaktüs reklamları için çöl bitkilerine tabancasıyla atışlar yapıyordu. Fakat bir atışı sırasında kaktüsten fırlayan bir parça ona çarparak ölümüne sebep oldu. Günümüzde bir bitki yüzünden ölen tek kişi olarak biliniyor.

 

 

 

 

 

Marco ve Roberto de Solisa adlı iki kardeş, birbirleriyle pek iyi geçinemiyorlardı. Roberto’nun sık sık kendisiyle alay etmesine dayanamayan Marko, kardeşini, kafasına sıktığı tek kurşunla öldürdü.Buraya dek her şey normal sayılabilir.Anormal olan, Marko ile Roberto’nun yapışık ikiz olması ve aynı dolaşım sistemini paylaşması. Roberto’nun ölümünden 5 dakika sonra, kan dolaşımının durması sonucu Marko da yaşamını yitirdi. Böylece işlediği cinayet, intihara dönüşmüş oldu.

 

 

 

 

Eşine şaka yapmak isteyen Jake Fen kendini asmış süsü verir. Eve gelen eşi kocasının kendisini astığını görünce bayılır. Bu sırada kapıyı açık gören komşuları olan kadın içeri girer. Jake ve eşinin öldüğü zanneden kadın evi soymaya karar verir ve ne varsa toplar. Evden topladıkları ile dışarı çıkmak üzere olan kadına Jake tekme atar. Kadın cesedin canlandığını zannederek korkudan ölür.

Exit mobile version