“Benimle sanat hakkında konuşmanın hiçbir manası yok. Ben kiramı ödeyebilmek için film yapıyorum.”
Efsaneye göre John Ford, Hollywood’daki ilk büyük çıkışını, aksesuarcıyken, yapımcı Carl Laemmle’nin onu at üstündeki bir grup kovboyun şiddetli bir saldırı sahnesinin koreografisini tasarlarken seyretmesinden sonra yapmıştır. Laemmle,“Ford’u dene,” diyerek, kısa bir Western için yönetmen arayışında olan bir yapımcı dostuna önermiştir. “Çok iyi bağırıyor.”
John Ford, insanlara yaptığı kabalıklarıyla sinema endüstrisinin en büyük zorbalarından biri olarak Hollywood’un ölümsüz isimleri arasına girmiştir. Hayat hikayesinden bütün bu zorbalıklarının nereden geldiğine dair bir bilgi çıkmamaktadır. 1 Şubat 1894’te Portland, Maine’de dünyaya geldi. Babası bir bakkal dükkanının arkasında bulunan barı işletirken, annesi de çocuk doğurma konusunda uzmanlaşmıştı. Ford küçükken ailesi tarafından hiç fiziksel şiddet görmemiştir ve hatta çocukluğu hiç de o kadar zor geçmiş gibi görünmemektedir.
Yaklaşık elli yıllık kariyeri boyunca, 140 film çekti ve 4 Oscar kazandı. Çoğu stüdyo dışında, Utah’taki Monument Vadisi’nde çekilmiş yemyeşil, manzara resimlerini andıran kareleri, klasik Western estetiğini belirledi ve yönetmen kuşağını etkiledi.
Ford’la çalışmış olan aktörler, onu anlatırken tek bir kelime kullandılar; sadist. Son derece zalim biri olan Ford, çalışanlarının üstüne gitmekten keyif alıyordu. John Carradine’e göre, “oyuncuların ondan ödü kopuyordu çünkü korkutmayı seviyordu. O bir sadistti.” Aktris Dorris Bowdon, “tam bir pislikti. Kötü ruhlu biriydi,” diyerek ondan şikayetlerini dile getiriyordu. Ford gazisi Harry Carey’nin gözlemlerine göre “kafasını sallamaya başladığı zaman başınızın belaya gireceği kesindi.” “Adeta bir sürüngen gibiydi. Vücudu sadizmle doluyordu.”
Ford’un sete gelip, gerçek anlamda kıçını tekmelemek için aktörlerden birine eğilmesini buyurduğu çok olurdu. Siyahi aktör Woody Strode, kelimenin tam anlamlarıyla, Ford’un favori kum torbasıydı. “Ayağıma basar, yumruklar, üzerime taş atardı,” şeklinde hatırladığını söylemekteydi. Strode’un ten rengi, ona kötü davranan Ford’un işini kolaylaştırmaktaydı. Ayrımcılığa karşı çıkıyor, ekibinde birçok azınlık mensubuna iş veriyordu. Hatta bir keresinde, bir röportajda, en iyi arkadaşlarının hepsinin siyahi olduğu söylemişti. Ancak birini aşağılayacağı zaman ağzından “zenci” kelimesini düşürmüyordu.