Uçan Asker
Yıl 1528. Muhteşem Süleyman, Alman İmparatorluğunun taht merkezi viyana kapılarındadır.
Avrupa’nın titreme, Osmanlı’nın ihtişam dönemindeyiz. Viyana çevresinde yapılan muharebelerden birinde, 5 türk askeri Almanlarca pusuya düşürülüp esir alınır. Az geçince de Viyana kumandanının önüne çıkarılır. Ve sorgulama başlar:
-“Hangi paşanın askerlerisiniz?”
-“Kaçbin Askeriniz var?”
-“Kaç topa sahipsiniz?”
5 esir genç tek kelime etmezler. Korkusuz, eyvallahsız, hatta umursamaz görünürler. Kumandana alay eder gibi bakmaktadırlar. Ve beklenen emir verilir.
-“Soyun şu rezilleri!”
5’ini de soyarlar; elleri bağlıdır, işkence başlar. Demir zincirli kamçılarla bütün gün eziyet ederler 5 yiğit artık kızıl kan içindedir. İşin garibi, 5’inden de en ufak bir ahlama, ohlama duyulmaz. Kumandan haykırır:
-“Getirin çuvalları!”
Çuvallar getirilir. Esirlerden ilkini iri çuvallardan birine koyarlar; ağzını bağlayıp, Viyana Kalesi’nden dibi görünmez Tuna kayalıklarına atarlar.
4 delikanlı, bitkin fakat sessiz; harap fakat dimdik; perîşan fakat metin haldedir.
Kumandan yırtınır gibi yeniden bağırır. Aynı vakur sükûnet devam eder. Gözlerinde ne korku, ne de merhamet dilenişi görülür. 2, 3 ve 4. askerlerde çuvallar içinde aynı uçuruma atılırlar. Sıra kendisine gelince 5. yiğit seslenir:
-Bağlarımı çözün, konuşacağım. Bir yudum da su verin!
Suyu getirirler. Mehmetçik kana kana içer. Sonra etrafındakilere haykırır:
– Bre gafil düşman!.. Boşuna uğraşıyorsunuz. Şayet ölümden korksaydık buralarda işimiz neydi?
Ve.. Az önce 4 arkadaşının parçalandığı kayalara doğru ilerler ve kendini kayalıklardan aşağıya doğru bırakarak arkadaşlarının yanına doğru uçar…